Anne babalar rica ediyorum iyi anne baba olabilmek için, geleceğe iyi anne babalar yetiştirebilmek için, çocuğunuzla iyi ilişkiler kurabilmek için okuyun bu yazılanları. Çocuk eğitimine gerçekten önem veriyorsanız çok değerli bilgiler bulacaksınız burada.
Bizim için değerli önemli insanların kitaplarını okuyor, seminlerlerine katılıyor elimizden geldiğince takip etmeye çalışıyoruz. Bende tv programlarından izlediğim, not aldığım, önem verdiğim, altını çizdiğim paylaşımları burada sizline paylaşıyorum. Hani denir ya söz uçar yazı kalır diye. Hayata dair, kendimize dair, evladımıza, eşimize dostumuza dair ne kapsak, yaşamı kaliteli hale getirmede, daha huzurlu, daha doğru yaşamada ne öğrensek iyidir diye düşünüyorum. Demem o ki ben bu uzmanından bölümünde dalında uzman olan insanların dilinden kendi edindiğim notları buraya aktarmakta bir elçiyim. Kendi adıma bir suçu lisan ettiysem affola.
(Bu notlar Doğan Cüceloğlu ve Adem Güneş söyleşisinden çıkardığım bölümlerden oluşuyor.)
a) Nasıl bir çocuk istersiniz?
b) Nasıl bir anne babasınız?
İlk maddeyle ilgili ebeveynlerin kafalarında hazır olan bir tarif vardır, sayarlar hemen şunu da yapabilsin çocuğum, kendini savunsun vs diye. İkinci maddeye geçildiğinde ise bir iki cevap gelir ve konu kapanır. İnsanın etkili olduğu alan kendi ne yapabileceği, kendi düşünceleri, kendi hisleri, kendi seçimleriyle ilgili kısmıyken bir bakıyoruz bu konuda pek de fikir sahibi değiliz. Fakat karşı tarafla ilgili olan isteklerimizle konusunda dağlar kadar düşüncemiz var.
Adem Güneş "günümüz anne babaları olmak zor, ama inanın günümüz anne babalarının elinde çocuk olmak daha zor." ifadesiyle başlıyor konuya.
Herkes hedef olarak çocuğa yöneliyor, ondan bir beklentileri var. Yalnız gözardı edilen birşey var ki sizin arzu ettiğiniz şey çocuğun kendi istediği şey olmayabilir. Anne babalar sanki kendi isteklerinin vücut bulabileceği bir alan gibi bakıyor çocuğa. Eldeki malzemeye bakarak kendi zihnimizi incelememiz lazım.
"Benim istediğim model ile çocuğun kendi istediği birbirine uyum sağlıyor mu?" çok önemli.
Yönenilmesi gereken konu;
"Çocuğun tercihleriyle ilgili bir istekte bulunmadan onun olduğu şeklini ortaya çıkarmak için bir rehberlik yapabilir miyim" olmalı.
Yönlendiricilik değil, rehberlik yapılmalı çocuğa. Onu kendi egonuz doğrultusunda zorladığınızda olay keyifsiz hale gelir ve istemediğiniz sonuçlar alırsınız.
Çocuğu kendi dünyanıza katmak değilde onda kendinizi bulmak, onun dünyasına girmek, bazen olaylara onun gözüyle bakmak daha keyifli olabilir. Böyle yaklaşıldığında sana verilmiş hediyenin doyasıya tadını çıkarabiliyorsun.
Bazen kaçıyor işte anneliğimiz. Kafamızda bir çerçeve var ve o çerçeveye sığdırmaya çalışıyoruz kalbi pır pır kanatlanan küçük meleklerimizi. Onları kendi varoldukları ruhtan alıp egomuzda hapsediyoruz hiç farketmeden. İklimi sulu sulu mis kokulu portakallar yetiştirmeye elverişliyken hayır çilek vereceksin bana diye tutturuyoruz. Sonra ne çilek oluyor elimizde, ne de portakal kalıyor. Doğasından aykırı yetişiyor ya günümüzde de meyveler. Sanırım böylece başlıyor sağlıksız, hormonlu yiyecekler serüveni:))
Birde anı yakalamak, çocukları anda yakalamaktan bahsetti Adem Güneş. Yaşam tempomuzda çocuklarla ilgili çok şey kaçırıyoruz, koşturmacaların arasında kaybolup gidiyorlar. Onların yaşam içerisinde, yetişkinlerle beraber varolma çabalarını gözardı ediyoruz. Bu konudaki kendi oğluya arasında geçen bir anısı da çok manidar.
(Adem Güneş) Bir alışveriş merkezindeyiz, kasadayım ve sıra var ve ortam çok yoğun. Kasiyer bişeyler soruyor onları yanıtlıyorum bir taraftan da oğlum ısrarla kucağıma gelmek istiyor. Önce oğlumla ilgili ne yapacağımı bilemedim. Bir an durdum dedim ki bir koşturmaca içerisindeyim ve şu an oğlumun kaçırdığı birşey olabilir mi? Zamanı durdurmak istedim. Kasiyerden de izin alarak eğilip oğlum Levent'in boy seviyesine indim. Onun olduğu yerden yukarıya baktığımda hiçbişey görünmüyordu. Arada sadece bir banko var ve o bankodan yukarıya bakmaya çalışıyor. Onu kucağıma aldığımda etrafı seyredebildiğini, ufkunun açıldığını, o çekiştirmeceli, memnunsuz halinin son bulduğunu farkettim.
Sizin de gözlerinizin önünden geçiyor mu karşınızda birşey anlatmak için çırpınan ama yetiştirmeniz gereken işleriniz olduğu, canınızın sıkkın kafanızın dağınık olduğu "bir dakika oğlum, dur kızım lı" sahneler. Hıı tamam larla kafa sallamalarla başınızdan yollamaya çalıştığınız zaman dilimleri...
Yeni bir konu başlığı daha.
Yine Adem Güneş'in söylediği bir sözle giriş yapalım konuya "her ebeveyn kendi çocukluğunun özgürlüğü kadar ebeveyndir."
Duygularında, kararlarında, seçimlerinde ne kadar özgür bir çocuktuysan o kadar doğru yaklaşımlarda bulunan anne baba olabilirsin yani.
Yada şöyle diyelim duygularında, kararlarında, seçimlerinde ne kadar özgür bırakabilirsek bizim çocukları o kadar doğru yaklaşımlarda bulunan bir anne baba yetiştirebiliriz hayata. Yani çocuğun ilerideki anne babalığı o taa küçükkenden belirlenmiş oluyor.
(Adem Güneş) Çocukluk dönemi çok önemsenir. Çocukluk dönemi his edinim dönemidir çünkü. Çocukların zihninin savunması olmaz. Siz ona uff deseniz yada "geri zekalı mısın" deseniz çocuk kendince bir düşünme sürecinin içine girer. Hani bazen çocukların anne babasının karşısına geçip tuhaf hareketlerle etrafında ellerini kollarını sallayarak dolandığı zamanlar vardır ya.
Demek ister ki aslında:
"gerizekalı olan beni, aşağılanmış olan beni, suçlu olan beni yeniden sever misin?". Yani hayali bir atmosferde yine kendini sevdirme çabası içine girer. Biz çocuğa odaklanmazsak gördüğümüz manzara yine yılışmaya başladı, yine şımarmaya başladı, yine rezil olduk şeklindedir.
Kimi ebeveyne el alem için çocuk yetiştirmek zorunda hisseder kendini. Yaşatılan suçluluk duygusuyla, dışarıdaki baskıların yönlendirmesiyle çocuk yetiştirir. Çocukarının tavırlarından utanmalarının altında da bu yatar aslında. İçinden geldiği gibi ebeveyn olamayan anne babaların, o özgürlüğü yaşayamamasından kaynaklanan gergin bir atmosferle çocuğun üzerine yüklenmesi söz konusu olabilir.
Anne baba tavırlarındaki belirleyici etkenle devam ediyor Adem Güneş.
Kişi çocukluk döneminde ne kadar özgür olabilmiş, duygularını ne kadar özgür yaşamış, kendi olmayı ne kadar becerebilmiş ve kaygılarından ne kadar uzak tutulabilmişse anne baba tarafından kendisi de ancak o kadar anne baba olabiliyor. diyor
Hayatta tam tersi örneklerle de karşılaşmıyor muyuz bazen? Kötü bir çocukluk dönemi yaşayan kimi anne babalar bunlardan çıkardığı dersle daha iyi, daha doğru, daha müsamahalı olmaya çalışıyorlar diye düşünürken ben bakın nasıl devam ediyor konuya:
"Birçok anne baba çocuğuma daha iyi anne baba olabiliyim, daha iyi hitap edici oluyum, daha geniş oluyum diyor ama o çocukluk döneminde içinde kalan hisler birdenbire gerilmesine sebep olabiliyor. Sabretmem lazım deniliyor örneğin. Hayır sabır değil, kendin olman lazım. Çünkü sabır bir şiddet içeriyor. Düşünün çocuk çok yanlış br davranış sergiledi. Gerilen ebeveyn hislerine engel olmaya çalışıyor. Çocuk bunu görürür. Kendince sevimlilik yapar, annesini öper, konuyu unutturmaya çalışır vs. Bu bir çocukluk dramıdır aslında. Çünkü sabrın içerisinde durdurulmaya çalışan bir şiddet vardır. "Evet içimden şiddet dolaşıyor ama bunu görünür anlamda çocuğa uygulamıyorum" anlamına gelir bu davranış şekli. Ebeveynin kendisiyle ve dolaylı olarak çocuğuyla ilgili mücadelesi o şiddetin kökenlerini bulup onu yok etmek olmalıdır." diyor Adem Güneş.
Bu söyleşi burada bitmiyor. Sıkılmayın diye teneffüs arası vermek istedim. Hem biraz içimize dönmüş, kendimizi de şöyle bir gözden geçirmiş oluruz. Doğal Ebeveynlik'te ikinci bölüm için "Doğal Ebeveynlik 2" yi tıklayabilirsiniz.
0 yorum
Yorum EkleYorumunuz