Herşey gördüğüm rüyanın etkisiyle başladı. Gerçekti, saçmaydı, olurdu, olmazdı ayrı konu ama beni fazlasıyle etkilediği bir gerçek.
Şöyle ki:
Eşim tarafından aldatılıyordum ve rüya bu ya buna göz göre göre sessiz kalmak, görmezden gelmek durumunda kalıyordum. O hisle gözümü açtığımda karşımda gördüğüm erkeğin rüyamdaki o vicdansız, kalpsiz, duygusuz adam mı yoksa benim pamuk ruhlu, koca yürekli kocam mı olduğu arasında gidip geldim. Bi baktım önce kocama uzun uzun, "rüya bu ya" diyemedim hemen.
Derken...
Kocamı işine kızımı kreşine uğurladım ve elimde süpürge kafamda yıldız dibi dönen senaryolarla başladım bu güne.
Aldatılıyor olmak...
Hangi kadın, hangi insan, hangi kalp kabul edebilir ki bunu. Belki ayrılır, belki affeder, belki yine de evliliğine devam eder, belki intikam alır belki hiç umursamaz gibi görünür.
Ama sadece GİBİ görünür. Kalır ya biyerinde, illaki kalır.
Dününde kalır, hafızasında kalır, insanlara güveninde, kafasındaki boğuşmalarda, aynaya baktığında yüzünde, yüreğindeki değersizlik hissinde kalır. İyi bir onarıcı değilse uzun süre bu duyguyla yaşar, kendini toplaması zaman alır.
Sanırım birçok kadının aldatılma konusundaki yanılgısı ve şöyle bir feleğinin şaşırması "benim kocam asla yapmaz" güveninden kaynaklanıyor. Zaten benim gördüğüm rüyanın etkisinden kurtulamamamın nedeni de bu ya. Bende böyle düşünüyorum çünkü.
"Benim kocam asla yapmaz!"
Aman Seda diyorum sonra, büyük konuşma, gardını al, ruhen ve madden kendine yet. Hayat bu kızım istediğin kadar kocanın inançlarına, kalbine, karakterine güvensende insan bu, beşer bu, şaşar bu.
Ben kadınım bir kadın gibi bakabilirim. İstediğim kadar güçlü oluyum, istediğim kadar güçlü görünüyüm (ki ben çok duygusalımdır) bir sarsılırım. Mantığım doğrunun bu olmadığını söylese de:
"benden daha mı güzeldi",
"onu daha mı çok sevdi",
"bende ne eskidi yada onda ne daha iyiydi"
saçmalığına takılırım gibi geliyor.
Problemin kendinde değil de karşısındaki erkeğin karakterinde olduğunu çözenler, gerçek sebebin bu olduğunu görebilenler bu durumdan en az hasarla kurtulabilir acak. Aslında hayata bakışın ne kadar sağlıklıysa, ne kadar pozitifsen, ne kadar değerli hissediyorsan kendini, ne kadar rahatsan vicdanen bu tökezlemeden de o kadar kolay kurtulup o kadar kolay toparlanırsın.
Demem o ki aldatılırsın ve iki yol çıkar önüne:
a) Ya ben bunu nasıl anlayamamışım, aynı yastığı paylaştığım insanı nasıl tanıyamamışım, ne aptalmışım batağına saplanacaksın, kendini en yalnızlığa, en değersizliğe iteceksin,
b) Yada tüm ruhunla, hala tertemiz kalan kalbinle, karşındakinin gerçek yüzünü tanıdığına şükredecek, her şerde bir hayır vardır diyerek yeni mutluluklar, yeni günler, sevebileceğin sevilebileceğin yeni kalplere yol alacaksın.
Konu aldatılma olunca aklıma gelen ve mutlaka söylemek istediğim bişey daha var. Doğan Cüceloğlu'ndan dinlemiştim. Bazen eşiniz sizi aldatabilir ama hatasını ve sizi ne kadar sevdiğini öyle farkeder ki evliliğiniz eskisinden daha sağlam ve eşini aldatmayan kimi çiftlerin evliliklerinden daha köklü devam edebilir demişti. Her aldatma beraber yaşamak adına bir zorundalığın olmasa bile, eşine tutunman gerekmese, ruhen, madden çaresiz olmadığın halde bile ayrılma demek değildir bekli de. Beşerliğini ve bir şaşarlık yaşadığını kabul eden, kalbinizin gitmek istemediği ve sizden gidemediğini gördüğünüz bir eşiniz varsa yeni bir şans daha neden olmasın.
Peki ben napardım? Yazının başında demiştim ya kafamda senaryolar döndü durdu bütün gün diye. Rüyamın içimde oluşturduğu vesveselerle bir aldatılma gömleği giydim.
Kızım aklıma geldi, gururum, kadınlığım, sevgim, kinim... Rolden role girdim.
Bi kızım için katlanırdım. Ona karşı da sorumluluklarım var, annesi babası birarada büyüsün çocuk derdim, bi diyorum kafama şeytan boynuzlarımı takıp kredi kartlarının dibini getirirdim, mesela etiketlerine bakmadan alışveriş yapar, arabayı alır bi duvara çarpar, kocama zarar vereceğini düşündüğüm herşeyi umursamazca yapardım. Evlilik müessesesi yürüsün diye alttan aldığım ne varsa kaldırır atar özveriydi fedakarlıktı hiç tanımazdım. Bi diyorum depresyona girer çaresizliğime ağlardım. Allah yaşatmasın yaa! Zor, ve yaşamadan ne desem boş. Tek billdiğim ve diyebildiğim büyük konuşmayacaksın. Hayat bu deyip şaşırmadan yaşamayı öğreneceksin. Herşey gelebilir insanın başına.
Yine de temkinki olmalı. Yaşanan her olayda olduğu gibi bunda da kendimizi, düşüncelerimizi, duygularımızı şöyle bir temize çekmeli. Yeni kararlar almalı. Devam etmemiz gereken hayata bodozlama dalmamalı. Mutlaka vardır çıkarılacak dersler. Hiçbirşey öylesine değildir hayatta.
Mutlu, huzurlu, sağlıklı, güven dolu evlilikler olsun sana. En önemlisi de kendi kalbine, kendi düşüncelerine, kendi hayatına en iyi kendin bak emi. Sen senden hiç gitmezsin ki.
Bu yazı: nın aklına bir şarkının sözleri geldi. Tam da buraya yazması gerekti
Hatırlarım hiç gidemem deyişini
Hatırlarım erken ölürüm deyişini
Aldanırım ben zaten gülüşüne ah gülüşüne
Aldanırım aldanırım aldanırım ben sana
0 yorum
Yorum EkleYorumunuz