Eşim bir yabancı olarak karşıma çıktığı ilk anda bişeyler aktı yüreğime doğru. Tarifi bilinmez tanımlanamaz duyguları o zaman için henüz tanımadığım o adamda tanıdım. Üzerinize afiyet evlliğin ilk gördüğünde aşk haliydi benimki. 6 yıl geçti üzerinden bir erkeğe dair o kadar çok tanımım ve tarifim var ki elimde. Onunla ne yaşayacağımı hatta hayatlarımızın birleşip birleşemeyeceğini bile bilmeden kalbimdeki bir kelebek uçuşuydu tüm elimde olan. Kimdi bu adam? Patates kızarması sever miydi, kitap okur mu, pembe gömlek giyer mi, ıssız bir adaya gitse yanında götüreceği 3 şey ne olurdu? Şaka bir yana hayatını birleştirmeye karar verdiğin bir insana dair akla gelecek ne kadar soru varsa hepsi bir muammaydı.
Zamanla tanıdık birbirimizi. Tamam dedim bu adam "EŞ"lik eder benim hayatıma. Okşar ruhumu, sarar kalbimi.
Gel zaman git zaman evlendik biz. Vaktiyle adından ötesini bilmediğim o adamın hangi bardakta su içmeyi sevdiğinden, başladığı cümleyi nasıl tamamlayabileceğine, "hayatım ne zaman çıkacaksın" diye aradığımda "yoldayım" diyorsa şirketin eşiğinden dışarı yeni adım attığını anlayabilecek kadar bütün olduk.
Yanında tamamen kendim olabildiğim rahat bir eşim var benim. Az ve öz duru ve sakin. Onun için pek ihtiyaç duymadım çok şükür farklı dillerde, farklı ses tonlarıyla, farklı hitap şekilleri kullanarak cümleler kurmaya. Fazla harcama yaptığımda eğilip bükülmedi hiç sözcüklerim. Yaktığım yemeği gururla haykırdım yüzüne. Ütülemediğimde bugün gömlek yok diyebildim. 6 yıl içinde biri kovaya düşen, biri Vuslat'ın salyalarıyla ıslanan, biri denizde boğulan üç telefonumdan sonra dördüncüsünü ne zaman alıyorsun diye pişkin pişkin sordum. Ankara'ya annemlere gittiğimde kaza yaptığım an yakınıkdaki herkesi unutup İstanbul'da kalan eşimi aradım "canım nolur buraya gel kaza yaptım" diye.(yok sandığınız gibi olmadı tabi, Henüz özel uçağımız olmadığı için mantıklı olarak gelmedi) Yüksek standartlarda bi hayatım olduğunu sananlar varsa söyleyim parasal bi güç değildi bana bunları yaptıran. Sadece göbişinden daha da büyük yüreğe sahip olan bir kocam olmasıydı en büyük şansım.
Dediğim gibi ben en sakin olanını seçtim, Çünkü çok entrika kaldıracak bir kalbim olmadığını düşünüyorum. Ne gizli bir alışverişim, ne eşimden habersiz bir bütçem, ne de bir aile sırrım var. Olduğum gibiyim onda. Hatalarımla kalbinde, 28 yıldır biriktirdiğim tüm yaşanmışlıklarımla yatağının diğer yarısındayım. Ama evlilik işte. Neydi tanımı? Tarih boyunca birbirini anlayamayan kadın ve erkeğin genellikle aşk vesilesiyle birbirini anlama yolculuğunda geçirdikler ömür bütüne denir bana göre. Dolayısıyla tartışırız zaman zaman, bazen çok küserim ona, kırılırım, kocaman gözyaşlarım olur silinmek isteyen. Ama hayatımın eşli yanı huzur dolu. Nefes almak gibi...
İşte böyle. Dinleniyorum ben onunla. Kimisi zıtlıkların aromasıyla kurulan bir evlilikten zevk alsa da biz yaşam tercihleri olarak çok benzeriz birbirimize. Hatta öyle ki yaptığımız şeylerde yada aldığımız kararlarda birbirimize danışmaya pek ihtiyaç duymayız. Çünkü birimizin seçimi aslında diğerinin de seçeceği şey olur genelde, yada hangimiz ne isterse diğerimiz onun isteğini kabul etmek de sorun çıkarmayız. Sonra ikimizde kıramayız kimseyi, bazen birbirimiz pahasına hayır diyemeyiz başkalarının bize ters düşen isteklerine. Ama ne yalan söyleyim bazen de action aramıyor değilim. Benim yapamadığımı eşim yapsın masaya yumruğunu koyuversin istiyorum. Hayatımıza karışanlara "hop hop hoooop nooooluyoruz kardeşim, geri çek bakiiim" desin. sonra...
Neyse sonralar başka bir yazıya. Tam da burada bitsin yazı. En güzel yerinde ve güzel cümlelerle... Eşime olan teşekkürümle, O'nu hayatıma ekleyene şükrümle.
Bu Yazı: özel hayatıma girdi biraz. Kalbimde dolaştı, onu sana açtı. İsterim ki bu yazı senin sokaklarında da dolaşıp aynı duygularına ulaşsın.
0 yorum
Yorum EkleYorumunuz