Ben Olma Savaşı

Kendinizden beklediÄŸiniz nedir?
Nasıl bir insansınız yada yasıl bir insan olmak istersiniz?
Siz siz olmaktan ne kadar mutlusunuz?

Bu sorduğum sorular kendime sorarken başkalarında da merak ettiğim şeyler. Meslek olarak, konum olarak, kimlik olarak, maddi olanaklar olarak değil bu sorum. Hangi yerde ve hangi şartlarda olman umrumda bile değil, elini yüreğine koyduğundaki o derinerden gelen ses nedir, sana ne diyor bilmek istiyorum.

Bana göre insanın özü mutluluktur, şükürdür, huzurdur. Tüm ruhsal geliÅŸimini tamamlamış, komplekslerinden sıyrılmış, kendinin, yaÅŸamının deÄŸerini anlamış insanlar tamamdır kiÅŸilik olarak. Karakterleri saÄŸlam, özgüvenleri yerindedir. Kendileriyle bütünlük, ruhlarıyla ahenk oluÅŸtururlar. "Ben" olabilmenin huzuru, kendini yaÅŸayabilmenin enerjıisiyle kolay sevgi yayabilirler etraflarına. Karşısındakinin kaşına gözüne bakmadan, yediÄŸiyle giydiÄŸiyle ilgilenmeden severler. Kendine ve karşısındakine insan olduÄŸu için deÄŸer verir hangi konumda hangi görünümde olursa olsun insan olması sıfatıyle saygı duyarlardır. Anlayışları, saygıları, dürüstlükleri aslında kendi kendilerine olan davranışlarının yansımasıdır. 

Kendi değerini bilmeli, kendi sınırlarını korumalı kişi.

Tavırlarıyla, seçimleriyle, sözüyle, sesiyle tanımını yapmalı. Karşındakinin beklentilerine, ortamın gereklerine, mış gibilere miÅŸ gibilere kaçtıkça ben olmaktan uzaklaşıyoruz. Olmadığımız ve içten içe ruhumuzun olmak istemediÄŸi bu kalıp öyle sırıtıyor ki duruÅŸumuzda, öyle bağırıyor ki ben bu deÄŸilim diye. Çevremizi kandırsak içimizi kandıramıyoruz, muhatabımızı inandırsak bile ruhumuza yaklaÅŸamıyoruz. Ä°ÅŸte o zaman baÅŸlıyor ruhsal huzursuzluklar. İçten içe ben bu deÄŸilim bunalımları yaşıyoruz. Kendimiz olmayan sözler, ÅŸu görünenden ötesine, kendi derinlerine uÄŸramayan eylemler kendine yabancılaÅŸtırıyor insanı, benliÄŸinden uzaklaÅŸtırıyor.

Kişi ne kadar bütünse kendiyle hayatla da o kadar sağlam ve sağlıklı bir bağ kurabiliyor.

Bazen güne huzurla, şükürle baÅŸlıyorum. Kocamı izliyorum, gidip kızıma bir öpücük konduruyorum, aynanın karşısına geçip kendimi, saçımı başımı inceliyorum, dolabı açıp kıyafet seçiyorum, yemeÄŸin yanında ortaya çeÅŸit çeÅŸit salatalar ekliyorum, bazen de depresif takılıp uyansam bile gözümü açasım, yataktan çıkasım hayatla yüzleÅŸesim gelmiyor. Sağımı solumu bırak kendime bile bakmak istemiyorum. Ben bile bana ağır geliyorum. Suları avucuma doldurup ÅŸap ÅŸup suratıma çarptırarak yıkıyorum yüzümü. AkÅŸam yemeÄŸinde hiç yapmasan daha iyiydi dedirten neredeyse salçalı bir su koyuyorum sofraya, suratsız bir kadının enerjisi tüm evi sarıyor sonrasında. Nedensiz bir can sıkıntısı bir memnuniyetsiz haller iÅŸte. Bu iki kadın da benim. Bir yandan yapmak zorunda olduÄŸu iÅŸler, gün kurtaran yemekler, sağına soluna geçiÅŸtirme sözlerle yaÅŸanan bir hayat, bir yanda kocaman kahkahalar, sıcacık günaydınlar, ağızda bir ÅŸarkı, kafada dönen iyiki kuÅŸlarıyla musmutlu olan bir hayat. Kendimle ilgili bir aksaklık oluveriyor bazen, o da hemen gösteriyor kendini, sırıtıveriyor karşımda iki farklı kadın modunda.

Ä°ÅŸte bazen birÅŸeyler yanlış gidiyor, yada birÅŸeyler eksik oluyor. Ä°llaki her zaman aynı ruh hali beklenemez insandan. Ama insanın özü huzur ve mutluluksa hissedilen olumsuzluklar alarm veriyor. Åžimdi birÅŸeyler yapma vakti kendin için diye. "Aloooo mutsuzsun, dikkat et mutsuzsun, istemediÄŸin birÅŸeyler var!" mesajı geliyor.

Bazen aynı ÅŸeyleri yapmaktan sıkılıyoruz, bazense aynı da olsa istediÄŸimiz ÅŸeyleri yapamamaktan. Ä°kisinin de sebebini ve dolayısıyla çaresini biliyorken yapamıyoruz bazen. "Bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen" ÅŸarkısıyla dolanıyoruz etrafta, elimizde avucumuzda sıkı sıkıya tuttuÄŸumuz bahanelerimize sığınarak.

Åžunu farkettim ki çevremizdeki insanlarla ters düşmeyi göze alamamak oluyor kimimizin ve bazen benim de Ã§aresizliÄŸimin adı.(ki bu sözlerim tam da böyle insanlara) Kendimize koyduÄŸumuz en büyük hapis oluyor bu. Hani ÅŸu mahalle baskısı durumları yani. AlışılagelmiÅŸin dışına çıkmaktan, kabullenilmiÅŸliÄŸimizi yitirmekten mi korkuyoruz acaba?

Tam bunu derken "evet hayır" lar geldi aklıma.
Bizi biz yapan, karşımızdakine karşı sınırlarımızı koyan, bize nasıl davranılmasını istediÄŸimizi belirleyen, bazen yolumuza koyan, bazen de yolumuzdan alıkoyan. AÄŸzımızdan çok çıkan oysa "ahh naptın yaaa!" diye yüreÄŸimize dokunan "evet"ler, bir de dilimizin ucunda dolanıp da bir türlü çıkamayan oysa iyi hissetmemizde ne kadar yarar saÄŸlayan, kendi olma yolculuÄŸumuza saÄŸlam kökler bırakan "hayır" lar.

Kendi hayatımda öyle çok hayır diyememe sancısı çekmiÅŸ, karşımdakini memnun etmek adına söylediÄŸim evetlerle öyle ruhumu baÄŸlamışlığım var ki. Çok kızıyorum ÅŸimdi kendime. Aksayan planlarıma, yön deÄŸiÅŸtirttiÄŸim hayatıma, tutsak olduÄŸum evet imle insanların beni kullanmasına izin vermeme çok üzülüyorum. Ä°tiraf ediyorum ben yei yeni ayırt edebiliyorum kendinden emin hayır lardaki özgürlüğü, istemsiz evetlerdeki tutsaklığı.

Bir de maskelerimiz var koltuk altında taşıdığımız, kendimizi kendimizden uzak kıldığımız. Hani ÅŸu en önemli aksesurarlarımız. KiÅŸilere göre, ortamlara göre, girmemiz gereken haller, yastıkaltı sözlerimiz, ısmarlama davranışlarımız... Bütün bunlardan sıyrılıp kendinize kulak verdiÄŸinizde duyduÄŸunuz ses ne? Kendi anlamımız ve deÄŸerimizin ne kadar farkındayız yada ne kadar sahip çıkıyoruz ben olmaya?

Mesela ergenlik dönemi vardır ya... Hayatta bir duruÅŸ edinme dönemi hani. Ergen çocuklar kendisine biçilen kalıba girmeyi kabul etmez, isyan eder. Tam kiÅŸiliÄŸinin, tam yaÅŸam seçimlerinin belirlendiÄŸi, tam kendi tanımlarını yaptığı, bir fikir, bir yaÅŸam, bir ortam, bir tarz kurduÄŸu dönemde engellemelere karşı durur ergen insan. Kendi yolculuÄŸuna çıktığı bir dönemde kendini iyi hissettirmeyen hiçbirÅŸey için ikna edemezsin onu, kendinden istenilen deÄŸil istediÄŸi yaÅŸamı seçer. Anne babanın kontrollü ellerinden sıyrılma mücadesine girer. Güzel deÄŸerlerle, saÄŸlam köklerle yetiÅŸtirilebilmiÅŸ bireyler için çok saygıdeÄŸer bir savaşçı ruhudur bu aslında.

Ciddi saÄŸlık sorunu yaÅŸayan insanların da ameliyat sonrası bencilleÅŸtiÄŸi söylenir. Eeee adam ölümü görmüş, ötesi var mı bunun diyor. Ölüp gideceÄŸiz, biran önce kendime anlamlı bir hayat kurmam lazım kararına varıyor.

"İçimiz ÅŸunu biliyor benim yaÅŸamım israf olan bir yaÅŸam mı, hakkını verdiÄŸim bir yaÅŸam mı? Yaradan bizi bunun farkında olabilecek ÅŸekilde yaratmış, içimizi buna göre donatmış. Sen kendine bu soruyu sorma cesareti gösterirsen kalbin hergün sana kendi yaÅŸamını nasıl anlamlı ve coÅŸkulu hale getireceÄŸinle ilgili fırsatlar sunar." (diyor DoÄŸan CüceloÄŸlu)

Özündeki sende gizli aslında tüm yaşam enerjin. Kendinle olan uyumunda. Etraftan şöyle bir sıyrılıp kendi perdelerini aç köşede beride biriken tozlarından arın.

Artık "ohh ben ben benim, buyum kardeÅŸim" diyebilir, kendi uyanışımızı bilinçli bir ÅŸekilde takip etmeye baÅŸlarız umarım. Herkes evinde köyünde, koca bile iÅŸe çıkıp gidiyor. Ne kadar kalabalık da olsak kendi yüreÄŸimizle baÅŸbaÅŸa yaşıyoruz hayatta. Hadi bakalım kızlar Bu kızı yeniden mi büyütmeliyiz, sil baÅŸtan mı baÅŸlamalıyız bilmiyorum ama daha fazla geç kalmamamız gerektiÄŸi kesin.

Bu yazı: kendini aradı. Hayattaki gücün, kendindeki, mutluluÄŸun, huzurun kaynağını kendinde buldu. HerÅŸeye hayır demediÄŸi gibi bol keseden de evet leri savurmadı. Daha fazla vakit kaybetmeden bu kızı yeniden büyütmeye karar verdi.

 

 



 

Etiket :  kendin olmak , kiÅŸilik , ben olmak , yaÅŸam planı , anlamlı yaÅŸam 

0 yorum

Yorum Ekle

Yorumunuz

  1.