Kızımla bir televizyon mücadelesi veriyoruz günlerdir. Televizyona savaş açmış durumdayız. Vuslat bebekliğinden beri kendi başına durmayı, kendi kendine vakit geçirmeyi sevmeyen bir çocuk. Bana masal gibi gelir odasında legolarıyla oyalanan, bebekleriyle evcilik oynayan, resim çizen çocuk görüntüleri. Bunlar benim Vuslat da göremediğim sahneler. Sanırım bir kız çocuğuna göre biraz fazla zorladı Vuslat beni. Bir elimle çorba yapıp ayağımla puset salladığım, bebek arabasında ayakta giden bir çocukla gezintiye çıktığım günler dün gibi. Bir de Vuslat'ın henüz tek çocuk olması bizim bu yalnız oynamayan Vuslat sorunumuzu daha da kamçılıyor. Kesintisiz Vuslat'la oynamayı kabul ettiğim sürece keyfimiz yerinde, herşey dört dörtlük. Ama Vuslat ben anneyim ve benim seninle ilgilenmek dışında farklı görevlerim de var. Senin böyle temiz giysilerin olabilmesi, karnımızı doyurabilmemiz için benim diğer sorumluluklarımla da ilgilenmem gerekiyor dediğimde Vuslat kendini hemen tv yada bilgisayar karşısına atıyor. Annecim ebeklerinle oyna" diyorum "onlar canlı değil ki" diyor. "E canlıymış gibi konuş diyorum" ama koşamıyorlar bile, kendim koşarken bide onları mı taşıyacağım" diyor. "Resim yap" diyorum, ıh ıııı ondan da hoşlanmıyor.
Televizyona gelince zararlarını anlattım olmadı, bu konuda kitaplar okudum "anne bak bu çocuk da benim" gibi diye durumun gayet farkında çok da tındı dercesine yorumlar yaptı. Bak bilgilerini sünger gibi çekiyor dedim. "Yoo yerinde duruyorlar hani nerde o zaman ben kafamdan çıkarken görmüyorum" dedi derken laf yetiştiremiyordum Vuslat'a.
Bu arada evet fiziksel olarak çocuğun televizyon izlemesini engellemek mümkün. Fişi çekersin sıpaya bir höyt dersin halledersin olayı. Peki bu televizyon olayını kendi içinde ikna edememişsen çocuğa senin höytünün para etmediği, artık onu kesmemeye başladığı dönemler geldiğinde ne olacak?
Baktım böyle olmayacak, çocuğum elden gidiyor gayet ciddi ve kararlı bir şekilde aldım kızımı karşıma. "Annecim ben anne olarak sana zarar veren şeylerden seni korumalıyım. Göz göre göre televizyonun sana zarar vermesine izin veremem" dedim. Sonra konunun biraz daha kafasında şekillenmesini sağlayacak başka bir çözüm buldum. Dersime hazırlandım ve tezimi bizim çok bilmişe sunmak üzere geçtim karşısına.(Vuslat 5 yaşında bu arada)
Annesi: Vuslat'cım hani bazen hasta oluyorsun ya. Seni hasta yapan ne?
Vuslatı: Mikroplar.
Annesi: Peki neden seni hasta etmelerine izin veriyorsun? Ağzından burnundan girerken elinle tutup çekiversene.
Vuslatı: Ama anne çok küçükler bana geldiklerini göremiyorum ki.
Annesi: Sana ne yaparak zarar veriyorlar ki
Vuslatı: Vücuduma yerleşip çoğalıyorlar.
Annesi: Mesela dişlerini çürüten mikrop bunu nasıl yapıyor?
Vuslatı: Dişimi fırçalamadığımda ağzıma giriyorlar dişlerimdeki yiyecekleri yerken dişimi de yiyorlar.
Annesi: Dişin simsiyah oluyor demi, ne kötü görünüyor.
Vuslatı: Evet
Annesi: Peki hasta olmaktan vücudunu mikroplardan korumak için napıyorsun?
Vuslatı: Ellerimi yıkıyorum, dişlerimi fırçalıyorum, falan
Annesi: Hani ben sana televizyonunda zarar verdiğini anlatmıştım ya işte televizyonda da bize zarar veren televizyon mikropları var. Diğer mikroplar gibi bunlarda gözle görünmüyor ve uzun süre televizyon izlediğimizde tam beynimize kadar giriyorlar. Beynimizdeki bütün bilgileri kıtır kıtır kemirerek besleniyorlar. Bunun sonucunda da bilgilerin yok oluyor ve unutkan bir insan olmaya başlıyorsun. Ezberlediğin şarkılar, dualar, şiirler hepsi silinip gidiyor işte. Kafamızın içinden beynimizi çıkarsak ağzımızdaki çürük dişler gibi beynimizde de siyah çukurlar görebilirdik.
Bu konuşma daha etkili oldu. Televizyon zarar veriyor dediğimde onun nasıl bir zarar olduğunu mantığına yatıramıyordu. Bende kafasında böyle bir resim çizmesini sağladım. Şimdilik işe yaradı gibi görünüyor. Daha etkili olması adına güneş olduğunda televizyon önünde uçuşan tozları da televizyon mikrobu olarak kendisiyle tanıştırmayı düşünüyorum.
Televizyonun zararını anlatan bir resim yaptık, masal yazdık derken başladı bizim mücadelemiz. İlk olarak odasından bilgisayarı kaldırmakla başladık işe. Bende gün içerisinde ÖZELLİKLE Vuslat varken televizyonu kapalı tutuyorum ki sözlerim etkili ve inanılır olabilsin. Hafta içi günde sadece 1 saat, hafta sonu ise 2 saat tv izleme kararı aldık birlikte. Daha önce anlattığım iyilik kuşumuz da devreye girince çok şükür mücadelemizde bayağ yol aldık. İletişimimizde bile gözle görülür bir artış olduğunu söyleyebilirim. Diren Vusi, defol tv operasyonumuz tüm hızıyla devam edecek.
Aslında bu konudan muzdarip anneler için okuduğum, dinlediğim, izlediğim ne varsa saatlerce anlatsam da asıl püf nokta kararlı ve örnek olmaktan geçiyor. Çocuğun televizyonlu yaşam alışkanlığından televizyonsuz yaşam alışkanlığına geçme aşamasında mutlaka bir mücadele süresi yaşayacaksınız. Eğri oturup doğru konuşalım, çuvaldızı kendimize batıralım. O çocuk doğuştan televizyon izleme özellikli doğmadı ya! İstemeden de olsa onu nasıl alıştırdıysak öyle de uzaklaştırmasını bileceğiz bu dost görünümlü kemirgenden. Dediğim gibi değişime kendimizden başlayacağız. Televizyonu önce kendi hayatımızda azaltarak örnek olacağız çocuklarımıza. Biraz uflayarak puflayarak da olsa bir iki haftada kendine içinde televizyonun olmadığı yeni bir yaşam düzeni illaki kuruyor. Örneğin biz Vuslat'la yemekleri, temizlikleri beraber yapıyoruz artık. Bunun yanında hergün ortalama bir saat kadar da ben onun zevk aldığı bir oyuna eşlik ediyorum.
Anlatın çocuğa. Kitaplarla destekleyin, resimlerle, yazarak çizerek, televizyonun üzerine kuru kafa yapıştırarak. Ne gerekiyorsa artık. Gerek uzman önerilerini, gerek başarılı sonuçlanan çözüm önerilerimizi birbirimizle paylaşalım. Çünkü yaşam kalitesi, hayat düzeni adına televizyon eğitiminin çok önemli olduğu kanısındayım. Hem çocuklarımızın hem de bizim hayatımızın başrolünden alalım şu dikdörtgen canavarı.
Bu Yazı: bir mikrop oldu. Bir anneyi hayat okulunda yeni sınavlara soktu. Bu yazı televizyonun gözüne koca bir yumruk attı. aslında herşeyi yavrusu için yaptı.
0 yorum
Yorum EkleYorumunuz