Bu akşam dağınık bıraktığı odası için Vuslat'a sinirlenirken "Allah'ım ne yapacağım ben bu çocukla? Kocaman oldu nasıl öğrenecek tertipi düzeni?" diye ahhlar vahlar ederken bir anne izledim televizyonda. Heyecanlı, umutlu, sevinçten havalara uçan şükürler dolan bir anne. Bir motor kazası sonucu aylarca solunum cihazına bağlı kalan çocuğu için verdiği pozitif düşünce ve pozitif mücadele hikayesi anlatılıyordu haber de. Çocuk hala yatağa bağlı konuşamıyor, hareket edemiyor ve annesiyle tek iletişimi yöntemi benim için anlamsız bakan ama annesi için bir kitap gibi okuyabildiği gözleriydi. Dedim ya anne çok mutluydu çünkü doktorların hayatta kalması adına umutsuz olduğu evladı artık solunum cihazına ihtiyaç duymadan nefes alıp veriyormuş.
Kendime döndüm sonra, hesaplaşmamın sebebini eminim tahmin ettiniz. Nee dedim içimden, nefes mi alıyor, Vuslat onu zaten yapıyor, hatta hiç aklıma gelmedi birgün nefes almaz mı, alsın diye gecemi gündüzüme katar mıyım? Şu an odasını topluyor olması benim için şu an nefes alıyor olmasından daha mı önemli? Tabiki anneyim, tabiki kızsam da, üzülsem de, gurur duysam da, şımarsam da onunla, sevsem de, sevilsemde, tabiki yana yakıla şikayet etsem de, dert yansam da Vuslat'dan, tabiki yemişim odasını, tabiki kızım en önemli.
Unutuyorum bazen. Ona benim vermediğim nefesinin bigün olmama ihtimali olduğunu yine daha önce hiç tanımadığım ama bana hediye edilmiş bir nefesin sahibinin benim için ne kadar önemli olduğu aklıma bile gelmiyor. Sahip olduğum, benim için dünyanın en değerli nefesinin sahibine kızdığım kadar, şükrünü verebiliyo rmuyum hakkıyla diye kızdım biraz kendime. Allah hayırlı sağlıklı ömürler versin büyür benim kızım, odasını toplamayı da öğrenir, hiç olmasın ama dağılan kalbini de. Evde ne dağınık oda bulurum ne de odasına dağıtan bir Vuslat. Çoktan odasını, pılını pırtısını toplamış da başka miniklerin odasını toplamak üzere yeni bir yaşam bile toplayabilmiştir kendine.
Aslında konu oda dağıtmak, toplamak, kıyafetlerini katlamamak, koltuğun tepesinde gezmek değil. Düşünüyorum da bazen Vuslat'ın davranışlarını maddeliyor, her yaptığının yanına tikler dolduruyormuşum gibi yaşıyorum. Kocaman yetişkin olan ben bile yanlışlar yapıyorken 5 yaşındaki bir çocuğun her anı doğru olduktan sonra nerde kalır çocukluğu? Hem çocukken yapılan hatalar daha masum, daha telafisi kolay. Aman be seda bırak kirlensin halılar yeter ki kzımın kalbi tertemiz kalsın. Tamam itiraf ediyorum ben dağınık, saçaklı pasaklı ama mutlu bir çocuğun annesiyim. Yoksa işin sırrı burada mı, uzmanlar bilememiş olmalı bugüne kadar ama ben buldum. Sanırım mutluluğun yolu yağlı ellerini duvara sürmekten geçiyor. bBkmayın bunları söylesem de unuturum, yine gelir keçilerim, kaçar anneliğim ayağıma takılan lego parçasıyla. Dozunu tuttursam kafi gelir heralde. Bazen görmemeli, mutluluğa gölge düşen düzeni dağıtıvermeli.
Bazen çok mu üzüyorum onu ve kendimi mutsuzluklu katıyorum anımıza.bazen demeli ki boşver ona buna şükürler olsun nefes alıyor ya doya doya.
Bu Yazı: Ders oldu bu anneye daha sevgiyle baktı Vuslat'ına ve şükürle doldu kaşından gözüne her noktasına.
0 yorum
Yorum EkleYorumunuz